Ayaklar! Kiminin pek hoşuna gitmese bile bu konu, yazmak zorunda hissettiğim bir ürün buldum. O ayaklarınızdaki kumaşa takılma hissine gıcık olanlardan, topukları çabuk sertleşen insanlardansanız, yalnız değilsiniz. Pek sevmem pediküre gitmeyi. Ama bu bilhassa topuklarda olan derinin sertleşmesi durumuna da katlanamıyorum. Birkaç tane ayak bakım kremi denedim. Yok bana mısın demediler. Sonra ona denk geldim. Hayallerimin ürünü. ORIFLAME FEET-UP ADVANCED FOOT MASK.
ÜRÜN İNCELEME #2: ORIFLAME FEET-UP ADVANCED FOOT MASK
Ayaklar! Kiminin pek hoşuna gitmese bile bu konu, yazmak zorunda hissettiğim bir ürün buldum. O ayaklarınızdaki kumaşa takılma hissine gıcık olanlardan, topukları çabuk sertleşen insanlardansanız, yalnız değilsiniz. Pek sevmem pediküre gitmeyi. Ama bu bilhassa topuklarda olan derinin sertleşmesi durumuna da katlanamıyorum. Birkaç tane ayak bakım kremi denedim. Yok bana mısın demediler. Sonra ona denk geldim. Hayallerimin ürünü. ORIFLAME FEET-UP ADVANCED FOOT MASK.
Ah kız
kardeşler! Siz yok musunuz? Bir insanın hayatını bu kadar tatlı tatlı cehenneme
çevirebilirsiniz ancak. Sizle de olmuyor, sizsiz hiç olmuyor. Canımızın
parçası, en iyi arkadaşımız, ilk ebeveynlik deneyimimiz, sırdaşımız, bazen de
baş düşmanımız, en güçlü yanımız, bazen de en zayıf noktamızsınız.

Her
şeye rağmen küçüklüğünüzün en iyi oyun arkadaşı o minik cadı olmuştur. Şekilden
şekle mi sokmadınız, makyajlar mı yapmadınız, şarkı söyletip videoya alıp cümle
aleme mi izletmediniz, başörtülerinden atkılardan ona elbiseler mi yapmadınız,
saçlarını mı boyamadınız, sağdan soldan önüne fırlayıp altına mı işetmediniz… Tüm
hinliklerinizi önce onun üstünde denemişsinizdir. O sizin bugünlere
gelmenizdeki en büyük tecrübeniz olmuştur.
Milattan sonraki olayları, yenilikleri,
icatları araştırırken fark ettim ki günümüzde çok kullandığımız ihtiyaçların
bir kısmını Çinliler icat etmiş ve önemli olayların hepsi Romalılarla ilgili. Diğer fark ettiğim şey ise ne kadar geriye
dönük çalışırsam o kadar az veriye ulaşıyorum. Veri azlığından ve gereksiz veri
çokluğundan dolayı MS 2 ve 5. yüzyıllar arasını incelemem neticesinde ancak bir
yazı çıkarabildim. Bu dönemde yaşanan önemli olaylara ilişkin çok detaylı
araştırma yapamasam da sizler için birkaç ilginç bilgiye ulaştım.
1. ANTAKYA DEPREMİ
13 Aralık 115 tarihinde meydana gelen ve
Türkiye’de en çok ölüme sebep olan bir deprem yaşanmış. M=7.5 büyüklüğündeki
deprem sonucunda yaklaşık olarak 260.000 kişi hayatını kaybetmiş. O dönem de
Antakya Roma İmparatorluğu’na aitmiş.
Bugün günlerden Pazar. Mevcut durumda aktif bir işim olmasa
da Pazar gününün hakkını sonuna kadar veriyorum. Televizyon karşısında
uyuyakalmaktan tutun telefonumu şarja takmaya üşenmeye kadar tüm klişeleri bir
bir yerine getirdim. Evin içinde yüzde 12 şarj ile sefaletimin keyfini
sürüyorum. Pazar gününün nasıl bir enerjisi varsa artık işsiz bir insanı bile
çalışıyormuşcasına miskinliğe sürüklüyor. Belki de sürü psikolojisidir bendeki.
Bugün Ocak ayında başladığım ve halen yazmaya devam ettiğim hikayemi bölüm bölüm sizinle paylaşmaya karar verdim. Şimdilik haftada bir kere yeni bölüm yayınlamayı düşünüyorum. Ama severseniz daha kısa sürede paylaşım yapmaya çalışırım tabii ki. Hatta inşallah çok seversiniz de daha çok paylaşım yapmak için hikayeyi daha ilginç kılmak üzere ne yapacağımı düşünmekten bir hal olurum :)
Okuduktan sonra görüşlerinizi
bana bildirebilirseniz çok sevinirim. Yazı konusunda kendimi geliştirebilmem
için buna gerçekten çok ihtiyacım var. Şimdiden hepinize çok çok teşekkür ediyorum.
Hikayenin şimdilik iki ana
karakteri var. Nil ve Soner. Romantik bir hikaye yazma isteğiyle yola
koyulmasam da ziyadesiyle aşk dolu bir hikaye çıktı ortaya. Ama ilerleyen
zamanlarda nasıl sürprizlerle karşılaşacağınızı söyleyemem :). Ayrıca başta da
belirttiğim gibi Ocak ayında yazmaya başladığım bir hikaye olması sebebiyle
bolca soğuk ve kar içeriyor. Umarım hoşunuza gider.

Aslında benim için her günün bir karakteri vardır. Her günün karakterine uygun film-dizi izlemeyi severim. Yaptığım film-dizi seçimlerini günlerin enerjisine göre ayarlarım. Genellikle seçimlerim aşağıdaki gibidir.
1.PAZARTESİ günü umutsuz bir
gündür. Her pazartesi karar verdiğiniz bir şeye başlar, sonra yarıda
bırakırsınız. Pazartesileri hayat daha ne kadar böyle gidecek dediğiniz bir
gündür. Akşam eve gidince kesinlikle bir komedi filmi patlatmak gerekir
Pazartesi günleri. Ruhunuza iyi gelir, pazartesi şokunu atlatmanıza yardımcı
olacaktır.
ÜRÜN İNCELEME #1: AVON EYE SHADOW PRIMER LIGHT BEIGE FAR BAZI

Göz makyajını çok severim ve eyeliner baş
makyaj ekipmanımdır. Fakat göz kapaklarım yağlıdır. Far sürdüğüm zaman hep
çizgi şeklinde toplanır. Eyeliner veya göz kalemi kullandığımda ay ışığınız
denizdeki yansıması gibi üst kapağıma bulaşır. Bu sıkıntımı sürekli dile
getirdiğim için geçtiğimiz yıl sevgili arkadaşım Kalem önerdi bu ürünü. AVON
Far Bazı (eye shadow primer).
BANA YEMİN, BANA SÖZ..
Bugün kendimi dinlemedim. Kendime verdiğim sözü tutmadım, tutmak istemedim. Çok da irademi kullanmama gerek yoktu, hissiyatlarım beni yönlendirebilirdi ama "özgür kadın" sıfat tamlamasının cazibesine yenik düştüm.

BU KAFA NEYİN KAFASI?
Geçtiğimiz bir haftadır, şiddetli bel ağrısı ve buna bağlı
bacak ağrısı çekiyordum. Ne yazık ki halen devam etmektedir. Ağrım o kadar şiddetliydi ki unutabilmek için
iş yerinde kafamı meşgul edecek iş dışında ufak aralar veriyordum. Bu arada
acil olan bir projemi nihayet bitirmiş ve 250 sayfalık yazdığım raporu baştan
sona kontrol ediyordum.
Verdiğim aralardan birinde blogumun Günün Sözü kısmında “bugün ne yazsam” diye düşünmüştüm Cuma günü.
Aradım taradım ruh halime göre bir söz bulmaya çalıştım. O sırada Ömer
Hayyam’ın

Madem İtalya’ya kadar geldik, o zaman süslenir püslenir öyle atarım kendimi arkadaş! Dedim ve başladım saçlarımı yapmaya, ama bir yandan da açlıktan ölüyoruz. Sağ olsun Joseph bize mutfağı ve içindeki küçük harika kekleri gösterdi de, azıcık kendimize geldik. Saçlar maşalandı, ciciler giyildi, makyajlar yapıldı. Hadi bakalım Roma’yı keşfetme zamanı…
Önce bir aç karnımızı doyuralım dedik. Dön dolaş etrafı, heyecandan nereye oturacağına karar vereme. Bir saat kadar oteli merkez alırsak 500 m’lik yarıçap ile otel etrafını tavaf ettikten sonra, sonunda bir pizzacıya girdik. Belki dokuz ya da on çeşit dikdörtgen pizzalar, kuru mantarlısı, yaş mantarlısı, peynirliler, ançüezliler… Girdiğimiz pizzacı fast food tarzında olup, dilimlerinizi istediğiniz büyüklükte kesip, kilo ile satıyorlardı. Hemen patlattık kocaman birer dilim. Yaklaşık 200 gramlık dilim almıştım (2,50€). Ohhhh, midemiz bayram etti. Eh madem tokuz artık tura devam etme vaktidir.
BİZ KİM MİYİZ?
Şimdilik iki kişiyiz. Hakkımızda bilmeniz gereken en önemli şey çok farklı iki karakter olduğumuzdur. Bir Terazi ile bir İkizler...
Farklı giyim tarzları, farklı seçimler, farklı meslekler, faklı ilgi alanları. Ama biz ortak bir noktada buluştuk. İkimiz de Bugünü dolu dolu yaşamayı seven insanlarız. Biz herkesin Bugün... ile başlayan sorularına cevap olmak istedik. Çünkü Bugün Bir Hediye!
Ne giymek isterseniz, ne yapmak isterseniz, ne okumak, ne izlemek, nereye gitmek isterseniz,ya da aklınıza ne gelirse... Başvuracağınız ilk kaynak olmak isteriz. Çok bildiğimizden mi? Hayır tabi ki! Amacımız öğüt vermek asla değil. Amacımız sizin de Bugünü dolu dolu geçirmeniz için fikir vermek.
Kendi deneyimlerimizi, öğrendiklerimizi araştırdıklarımızı, gördüklerimizi ve yaşadıklarımızı, belki biraz da hayal gücümüzü sizinle paylaşmak istedik. Yardımcı olabilirsek ne mutlu bize!
Keyif almanız dileğimizle...
Dayday ve Kalem
Dayday ve Kalem