Çok düşündüm. İstediğim kadar
ilaç kullanayım, istediğim adamla ilişkim olsun, istediğim kadar arkadaşımla
keyifli vakit geçireyim, hayatımı değiştirmediğim sürece mutlu olamayacağımı
anladım. Geçtiğimiz birkaç haftadır size verimli bir sayfa sunamadığımın
farkındayım. Bunun ise çok önemli bir sebebi var. Öyle bir dönemden geçiyorum
ki, biraz hiçbir şey yapmamaya ihtiyacım varmış. Hani bir zamanlar bir dizi
oyuncusu “tükenmişlik sendromu” diye bir şey yaşamış ve ülkeyi terketmişti. Ne
yalan söyleyeyim, oldukça fazla geyiğini çevirmiştim. Şimdi ise içinde
bulunduğum duruma en uygun iki kelime bu olsa gerek diye düşünüyorum. İçinde
bulunduğum her şey beni tüketti. Artık yıllar önce yapmam gereken şeyi yapmam
gerektiğinin farkındayım. Hayatımı değiştireceğim.
Ben harika bir çocukluk geçirdim aslında. Dışarıdan görünen öyleydi yani. Aslında zor bir çocukluktu benimkisi. Detaylarına girmeyeceğim. Tipik anne-baba ayrılması deyip geçiyorum. Hemen herkesin yaşadığı problemdi. Farkındayım. Benim de bir sığınağım vardı. Zaman geldi, onu da kaybettim. Ben çığrımdan çıkmaya başladım. Artık hiç evde olmak istemiyordum. Sevdiğim herkesten, her şeyden uzaklaşmak bana iyi geliyordu. Böyle bir ergenlik süreci geçirdim. Çok güldüm, çok eğlendim, ama aslında içten içe hep öfke tarafından yenilip bitiriliyordum. Sonra herkesten uzak olmak için Ankara’ya geldim. Üniversite meselesi.
Bu üniversite hayatım boyunca hep
eğlendim. Hep güldüm. O kadar çok güldüm ki kimse anlayamadı içimde beni
kemiren şeylerin olduğunu. Bazı hocalarım anladı. Konuşmaya çalıştılar.
Konuşmadım. Her şeye, herkese öfkeliydim. Bir türlü geçmek bilmedi o öfke
içimde. Kime karşı, nedendi bu öfke bilmiyorum. Şimdi düşününce belli ki her şeyin
ufak da olsa payı varmış, birikmişlikmiş belli ki. Ama ben hep gülmeye devam
ettim. Okul hayatım boyunca ailemden insanlar geldi yanıma, ben yanlarına
gittim. İlk birkaç gün hasret giderdikten sonra işler hep kavgaya döndü. Neden?
Çünkü ben dışarıda olmak istedim. Arkadaşlarımla olmak istedim. Tek güldüğüm
yerde olmayı tercih ettim. Aslında bu kaçıştı. Onları çok seviyordum. Ama bir o
kadar da öfkeli olduğum için onları üzmemek için kaçtım. Onlar ise bunu
anlayamadılar. Hep şımarık kız oldum ben. Asi kız. Evin kötü kızı. Kimse
sorgulamadı bu kız neden böyle oldu diye. Yine de bana hep güvendiler. Ben de
güvenlerini boşa çıkarmadım. Uzak kalmayı tercih etmiş olsam da hep onları çok
sevdim. Çok saygı duydum. Üzmemek için elimden geleni yaptım. Benimle gurur
duyabilecekleri bir birey haline gelmeye çalıştım.
Bu çabamda ne kadar başarılı
oldum bilmiyorum. Yeri geldi çok yıprattım onları. Farkındayım. Ama gençtik be.
İlla ne doğru ne yanlış, ben kendim anlamalıydım. Kendi hayatıma kendim yön
vermek zorundaydım. Ve hep böyle yaptım. Yalnız kaldım. Tamamen kendimle baş başa
karar verdim her adımıma. Her şeyi yolunda bir hayat sürdürmeye çalıştım. Kimi
zaman çuvalladım, çok zaman yalnız kaldım. Hep sevdim, hep sevildim. Yeri geldi
nefret edildim. Çok arkadaşım oldu. Zaman geldi ki, çoğunu sildim. O kadar
dengesizdim ki, sürekli kendimle bile savaş halindeydim. Nasıl insanlarla savaş
halinde olmayayım. Beynim hiçbir zaman susmadı. Ama bir şekilde dimdik
ayaklarım üstünde kalmaya çalıştım.
Neticede şu anda bir işim var, ev
kiramı ve faturalarımı ödüyorum. Kardeşimin masraflarının bir kısmını
karşılayabiliyorum. Ve bunların neticesinde elimde sosyal hayat yaşayabilmek
için hiçbir şey kalmadığından, yine kendimle baş başa kalıyorum. Evet soruyorum
kendime. Neden buradayım? Neden böyle bir hayat yaşıyorum? Neden yalnızım?
Aslında cevap basit. Buna
alıştım, ve alıştığım şeyleri bırakmayı göze alamıyorum. Aldığım üç beş kuruş
maaşla hiç bir şey yapmadan ömrümden günleri siliyorum o kadar. Ne gerek var
ki? Ben elin Ankara’sında neden bir başımayım? Sırf özgürlüğüm elimde olsun,
burası benim evim demek için, tüm zorluklarla tek başıma mücadele vermek
zorunda mıyım? Bu nasıl bir mazoşistliktir. Kendi hayatım olsun, kimse
karışamasın, kendi yağımda kavrulayım, gerekirse sürüneyim derken, sevdiğim
insanların hepsinden uzaktayım. Evet bence hala haklı sebepler bunlar. Eminim
daha ne olsun diyorsunuzdur. Ben başka bir şeyi farkettim. Benim bu hırsım
yüzümden sevdiklerim zor durumdalar. Toparlanamıyorlar. Bana ihtiyaçları var.
Şimdi aile sahibi olmak isteyen ben, eğer ailem olan insanlara daha sırtımı
dönmeye devam edersem, nasıl bir ailenin sorumluluğunu alabilecek zihniyete
sahip olabilirim. Benim ki sahtekarlık olmaz mı?
Uzun süredir kafamda bu
düşünceler vardı. Şimdi her şey rayına oturdu. Beni Ankara’da bağlayan bir şey yoktu.
Babamın yıllardır bana söylediği bir sözü yeni yeni anlamaya başladım. Birlik
ve beraberlik içinde olmamız lazım, ancak bu şekilde ayakta kalabiliriz. Zaten
böyle yürümez mi hayatta işler. Biz insanoğlu sürüye ihtiyaç duyarız.
Güdülerimiz bu şekilde işler. Atalarımız boşuna dememiş “Yalnızlık Allah’a
mahsustur” diye. Henüz kendi ailemi kuracak rastlantılara sahip olamadığıma
göre bu hayatta öncelikle yapmam gereken başka şeyler olduğunu anladım. Ailemin
merkezi olarak gördüğüm babamın yanına dönmeye ve ona yardım etmeye karar
verdim. Zaten artık o kadar büyüdüm ki kimseye karşı öfke hissetmiyorum. Belli ki
daha yeni büyüdüm. Ve gidip istifamı verdim. Burada, Ankara’da, herkesten uzakta
ve zor durumda yaşıyor olmamın hiçbir anlamı olmadığına karar verdim ve istifa
ettim. Gidiyorum 20 gün sonra buralardan. 10 yıl önce beni yutan Ankara’yı
arkamda bırakıyorum.
Birlik ve beraberlik içinde
ailemi toparlarken, yaşadığım hayatında tadını çıkaracağım. Artık faturalar ne
oldu diye, evdeki perdeyi nasıl takacağım diye, priz bozuldu elektrikçiyi
önümüzdeki ay mı çağırsam diye tek başıma düşünmek zorunda kalmayacağım. Artık
akşamları yanımda kimse yok diye yemek yememezlik yapmayacağım. Artık hafta sonu
eve kapandığım için sesimi unutup arada kendi kendime konuşmak zorunda
kalmayacağım. Baba evine dönüyorum. Onunla birlikte çalışıp, onunla birlikte
güçlenip, onun yanında özgür olacağım. Ha bu arada, kendimi bloguma ve sanata
adamaya karar verdim. Daha fazla vakit ayıracağım sizlere. Başkalarının işleri
için harcadığım enerjiyi artık tümüyle kendime ve aileme harcayacağım. Ben artık
yalnız olmamaya karar verdim. Ben artık mutlu olmaya karar verdim. Artık
hayatıma güneş doğmuş gibi hissediyorum.
Yazınız yeri geldi duygulandırdı; yeri geldi hüzünlendirdi ve yeri geldi düşündürdü. Gerçekten hayat zor ve acımasız... Bilhassa da bir kadın için çok zor... Bir noktada almış olduğunuz karardan dolayı takdir ettim. Gerçekten Ankara gibi bir şehirde yaşamak bana göre bir insana yapılabilecek en büyük zülüm. Allah bizlere de bir an önce bu şehirden kurtulmayı nasip etsin diyorum...
YanıtlaSilHer neyse Emeğinize Kaleminize Sağlık... Yeni Hayatınızda, Sanat ile ilgili çalışmalarınızda ve Blog Çalışmalarınızda başarı mutluluklar dilerim.
Sevgi, Saygı ve Hürmetlerimle
Yorumunuz için çok mutlu oldum. Şu sıralar fazla yoğun olduğum için anında cevap yazamıyorum. Kusuruma bakmayın. Hayat bana biraz daha gülecek artık hissediyorum. Yeni duygularda görüşmek üzere...
SilBence çok yerinde bir karar vermişsiniz.Başlarda ailenizle yaşayamamanın eksikliğini hep duymuşsunuz.Ama şimdi o sıcaklıktan haklı olduğunuz payınızı geç de olsa tahsil etmelisiniz.Ben mutlu olacağınıza inanıyorum.
YanıtlaSil:) Eksiklik hep duydum. Bir adım attım, hakkımda hayırlısı. Açıkçası bunca yıl yalnız olduktan sonra, aileyle yaşamak nasıl bir şey bilmediğim için korkuyorum.
SilAilenizin yanına dönme kararınıza sevindim. Hayattaki en büyük zenginliğin aile olduğuna inanıyorum. Mutluluklar diliyorum :)
YanıtlaSilTeşekkür ediyorum. Biraz korku var içimde ama, umarım her şey yolunda gider.
SilYazını okurken tanıdık geldin içime. Pek düşünmeye tenezzül etmedim. Biliyordum aslında o tanıdığın kendim olduğunu. Belki anne-babam ayrı değildi ama ben ayrıydım onlardan ruhsal olarak. Bende çok sevdim gülmeyi, küçük delilikler yapmayı. Ve bir aşk yıpranmışlığından sonra karar verdim senin şimdi gitmek istediğin şehirden kaçmayı. Kaçtım da. Ama çekti işte bi şeyler geri kendine, döndüm. Yeni döndüm hemde. 9 yıl aradan sonra evime döndüm. Özlemişim gerçekten ailemi, arkadaşlarımı, gülmeyi, anılarımı.Ve dünyamın en güzel şehri Ankara'yı.Senin de yazdığın gibi kimseye bi nefretim-kinim kalmadı zamanla ve kendim olmuşum zamanla. Ve yine dediğin gibi yeni büyümüşüm aslında. Git. Kendin için git, ailen için git. İnan eve dönmek çok ama çok güzel...
YanıtlaSilEve dönmek güzel olacak değil mi? Bence de geç alınmış bir karardı. Ben hep kayıp hissetti kendimi.Blki bundan sonra hissetmem. Teşekkür ederim yorumunuz için.
Silmerhaba blog keşif etkinliğinden geliyorum blogunuzu takibe aldım bende bekliyorum ;)
YanıtlaSilhttp://misevimm.blogspot.com.tr/
Hoş geldiniz. Hemen geliyorum sizin tarafa :)
SilMerhaba DayDay,
YanıtlaSilYazının başlığını okuyunca, Hayır! dedim içimden, ben daha sizi ve bloğunuzu yeni keşfetmişken nereye gidiyorsunuz? Sonrasında yazıyı okuyunca anladım ki, aslında gitmiyorsunuz, dönüyorsunuz. Sevindim. Gurbette olan biri olarak gerçekten sevindim. Ben de dönmek istiyorum, ama burada tek değilim, eşim var beni bağlayan birşeyler var. Tek olsaydım, bir an durmaz ailemin yanına dönerdim, yada en azından ha diyince onları görebileceğim bir mesafede evim olurdu. Ne yaşadınız, neler oldu bilmiyorum ama Bence bu kararınız sizin için hayırlı olacak, yaşarken onlara yakın olmak lazım.
Bu arada takibime aldım sizi, ilginizi çekerse bloğuma da beklerim.
Sevgiler...
Hoş geldiniz Hanımefendi :) Neler yaşadığımı zamanla anlatacağım. Paylaşmayı ve yazmayı istediğim öyle çok hikayem var ki, Gittiğim zaman bol bol yazacağım. Desteğiniz için teşekkürler. Bakalım beni neler bekliyor. Sizi zevkle takip ederim. Sevgiler :)
Sil